12-15yy'da Anadolu Selçuklu ve Beylikler Devri Çinileri
Anadolu çini sanatının özellikle 13.yy da Selçuk Mimarisinin doruğuna ulaştığı devirde geliştiğini görürüz. Bu devirde camilerin, mescidlerin, medreselerin, türbelerin ve sarayların büyük ölçüde çinilerle, çini moziyikle ve sırlı tuğla ile bezendiğini görürüz.
Sırlı Tuğla
Sırlı tuğlanın Anadolu Selcuk mimari süslemesinde büyük ağrlığı vardır. Daha dayanıklı olan sırlı tuğla bezemenin özellikle yapı dışında,ç ininin ise yapı içinde yer aldığı dikkati çeker. Erken örneklerde hakin renk firuzedir, mor, siyah kobalt mavisi sırlı tuğlalar özellile 13.yy'ın ortalarında çoğalmaya başlar. Erken örneklerin sade firüze bordürleri, kufi yazıları, mukarnas dolguları, geç örneklerde giderek daha karışık geometrik şekillere, dikey, yatay, diyagonal, zigzag yollara dönüşür. Bu gelişme çizgisini Sivas ve Kayseri Ulu Camii minareleri gibi erken örnekleri, Akşehir Taş Medrese, Antalya Yivli Minare, Konya İnce Minareli Medrese, Sivas Gök Medrese ve Çift Minareli Medrese minareleriyle kıyaslayınca daha iyi anlarız.
Düz Çiniler
Düz çiniler Selçuk devri yapılarının iç bezemesinde kullanılır. Sırlı tuğlada olduğu gibi, firuze hakim olmak üzere mor, kobalt mavisi çok ender olarak da krem ve yeşil renkli olabilirler. Bazen çeşitli renkte ve formda düz çiniler büyük geometrik kompozisyonlar oluşturmak üzere birlikte kullanılr. Konya Karatay Medresesi duvar kaplamasında görüldüğü gibi çok ender olarak üstü yaldız boyalı firuze çinilere de rastlarız. Selçuk dönemi lahitleri çoğunlukla düz çini plakalar veya çini mozaik ile kaplanır. Konya Alaeddin Camii bitişiğindeki ikinci Kılıç Arslan Türbesi'nin lahit çinileri devrinin ender ve başarılı örnekleri olur.
Çini Mozaik
Çini mozaik, Anadolu sanatına Selçukluların yeni katkısıdır. Çininin diğer çeşitlerinde olduğu gibi çini mozaik te de hakim renk firuze, yardımcı renkler mor, siyah, kobalt mavisidir. Çini mozayiğin mihraplarda başarılı uygulamalarını görürüz.Bu mihraplar geometrik ağlar, bitkisel kompozisyonlar, küfi ve nesih yazı bordürleriyle bezenir. Konya Alaaddin Camii, Sivas Gök Medrese, Mesçidi, Harput Alaca Mescid, Sırçalı Medrese Türbesi, Karatay Medresesi
Alçı Üzerinde İznik Çinileri
Bir grup 14-15 yy. Beylikler devri alçı mihrabında değişik çini uygulaması görülür. Bu mihraplarda Millet’te yapıldıkları sanıldıktan "Milet Tipi” adını alan çukur çanaklar alçıya gömülür. Milet kaseleri koyu mavi, firuze, lacivert, siyah, mor, yeşil renklerle ve sır altı tekniğinde yapılmıştır. Geometrik ve bitkisel şekiller,yapraklarla bezenmişlerdir. Alçıların beyaz rengi içinde bu canlı renkli çanaklar büyük tezat yaratır. Ankara Örtmeli ve Molla Büyük Camii, Sivri Hisar Haznedar Mescidi Mihrabı.
Renkli Sır Tekniğinde(Cuerda Seca) Çiniler
Beylikler devrinde renkli sır adını verdiğimiz yeni bir çini tekniği gelişir. Bu çini işçiliği daha sonra Osmanlı devri eserlerinde gelişerek yaygınlaşır. Topkapı Sarayı Çinili Köşk Müzesi'nde bulunan Karaman İbrahim Bey İmaretinin Mihrabı, Kütahya’da Germiyan Oğlu İkinci Yakup Bey ve İshak Fakih Türbesi.
Lüster,Sıratlı ve Minai Saray Çinileri
Bu gruba giren çiniler dini yapıların aksine, bugüne kalmayan saray yapılarında kullanılmıştır. Biçim, renk, desen ve teknik bakımından çok farklı olan çini formları yıldız-haç şeması olarak tanımlayabileceğimiz şekildedir. Yıldız çiniler genellikle 23 santim çapındadır ve haç şeklinde çinilerle kuşatılırlar. Saray çinilerinde en yaygın olarak “sır altı tekniği” uygulanır. Yıldızlarda bezeme renksiz şeffaf sır altına siyah, mor, firuze renklerle, haç çinilerde ise şeffaf firuze sır altına siyahla yapılır. Sır altı çinileri, bolluk bakımından “lüster“çinileri izler. Sır üstüne dekor yapma tekniğinde bir kere sırlanmış çini fırından çıktıktan sonra sır üstüne diğer bir renk veya perdah (lüster) sürülerek daha az ısıda tekrar fırınlamaya lüster denir. En az olarak da “minai” tekniğinde çinilere rastlanır. Konya Alaadin Köşkü’nde bulunmuş, Karatay Medresesi Müzesi'nde sergilenmektedir.
Saray çinilerinin en ilginç figürlü bezemesi Beyşehir Gölü'nün doğu yakasındaki Alaaddin Keykubat’ın yazlık sarayı Kubadabad’ın Çinileri bugün Konya Karatay Medresesi’nde sergilenmektedir. Yapılan kazılarda bulanan çiniler olağan üstü zengin ve ustalıklı insan ve hayvan figürleriyle bezelidir.
15-18 YÜZYIL ANADOLU OSMANLI DEVRİ ÇİNİLERİ
15-17 yüzyıllarda çini Osmanlı mimarisinin bezeyici ana öğelerinden olur. Çini camii, mescid, medrese, imaret gibi dini yapıları ve saray, köşk, ev, kütüphane, hamam, şadırvan gibi sivil eserleri süsler. Osmanlı mimarisinde çini özellikle yapı içinde, duvarları, kemerleri, destekleri, pencere alınlıklarını, mihrapları, lahitleri kaplayan bezeme olur. Kubbe içinde çini kullanımı yoktur. Bazı eserlerde bütün yapı içi çiniyle süslenirken, bazılarında sadece yer yer çinili kısımlar görülür. Osmanlı çini eserleri İstanbul, Edirne, Bursa, İznik ve Diyarbakır gibi şehirlerde yoğunlaşır.
Osmanlı çinilerini tekniklerine göre çeşitli gruplara ayırabiliriz:
15. Yüzyılda Tek Renk Düz ve Yaldızlı Çiniler
Selcuk ve ve Beylikler devri mimarisinden tanıdığımız tek renk firuze, mor, siyah, kobalt mavisi ve yeşil sırlı düz çiniler Osmanlı yapılarında da bol olarak kullanılır. Hamurları kırmızıdır. Kare, altıgen, üçgen, dikdörgen biçimli çiniler farklı renkleriyle geometrik büyük kompozisyonlar oluşturur. Bazen üzerleri bitkisel motifli altın varaklarla veya yaldız boyayla süslenir. İznik, Kütahya, Bursa’da örneklerini görebiliriz.
15.Yüzyılda Çini Mozaik
Geleneksel renklerin yanı sıra bu dönem çini mozayiğinde sarı, fıstık yeşili, beyaz renklerinde kullanıldığı dikkati çeker. Selçuk ve Beylikler devri örneklerinden fark gösterir çini parçacıkları daha iri tanelidir ve büyük kompozisyonlu motifler oluşturur. Çiniler Selçuk ve Beylikler devri örneklerinin aksine çok sık yerleştirilir ve aralarında harç boşluğu bırakılmaz. Osmanlı çini mozayik işçiliğinin en zengin uygulamalarından biri Topkapı Sarayı Çinili Köşk’ün portalinde görüyoruz.
15-16.Yüzyıl Başı İznik ve Kütahya Mavi-Beyaz Çinileri
Osmanlı devri çinilerinin en gözde örneklerinden biri şüphesiz İznik ve Kütahya’da imal edilen ve mavi-beyaz grubu diye anılan örnekleridir. Bunların eski yayınlarda “Kütahyalı İbrahim”(Abraham) çinileri olarak anıldığını görürüz. Bu gruptan eserler özellikle kullanma seramiği dalında çok yaygındır. Bu çini ve seramikler genellikle beyaz zemin üzerine, sır altı tekniğiyle mavi tonlarında renklerle bezenmiştir. Bazen firuze ve kobalt mavisi hakim olur daha ender olarak koyu mavi zemin üzerinde desen beyaz ile belirir. Sır şeffaf ve renksizdir. Çini hamuru, beyaz, sert ve porseleni hatırlataçak kadar sık dokuludur. Bezemede 14-15.yüzyılın Çin porselenlerini hatırtan motifler izlenir. Bunlar şakayık, lotus, krizantem çicekleri ve ejder figürleri çin bulutu desenleridir.
Bunların yanı sıra geometrik kafesler içinde tam ve yarım palmet desenleri, rumiler tipik İslami bezemelerdir. Çok iyi kalite örnekler sunan mavi-beyaz çiniler çoğu kez altıgen formlu, bordür çinisi olarak kullanıldıklarında ise dikdörtgendir.
Mavi-beyaz çinilerin “Haliç işi” olarak isimlendirilen bir grubunda bezeme, beyaz zemin üzerine mavi veya siyah renkli incecik helezonlar yapan bir sarmaşıkla doldurulmuştur. Bu sarmaşığın çok ufak kıvrık yaprakları vardır. İznik ve Bursa’da yapıldıkları kanıtlanan bu çiniler daha önce İstanbul Haliç’te yapıldıkları sanıldığından yanlış olarak böyle isimlendirilmişlerdir. Bursa, Edirne ve İstanbul Topkapı Sarayı Sünnet Odası’nda çok kaliteli mavi-beyaz çinilere rastlarız.
17-18.yüzyılda mavi-beyaz çiniler kaliteleri bozularak sürdürülür. Canlı mavi tonları soluk gri maviye, firuzeye dönüşür sır kalitesi genelinde bozulur. Sırda lekeler çatlaklar belirir. Klasik Osmanlı çinilerinin ahenkli ve hareketli çiçek, sarmaşık kompozisyonlarının yerini monoton düzenle tekrarlanan hareketsiz çiçek buketleri, madolyanlar alır.
15-16.Yüzyıl Başı Renkli Sırlı (Cuerda Seca) Çiniler
Cuerda Seca ismiyle adlandırılan çiniler, Timur Devri çinileriyle büyük benzerlik gösterir. Karışı ve detaylı motiflerin kolayca işlenmesini sağlayan bu teknik iki veya üç kat görünümü veren çok girift bezemelerle yapılır. Bursa, Edirne ve İstanbul'da görülen bu çinilerin motifleri yaprak, sarmaşık motifleri, çiçek, iri sülüs yazı bordürleridir. Geleneksel firuze, kobalt mavisi, mor, siyah renklerin yanı sıra sarı, fıstık yeşili, eflatun, altın yaldız, beyaz renkler kullanılır. Motiflerin konturları siyah veya fes kırmızısıdır. Bursa Yeşil Camii, Edirne İkinci Murat Camii, Topkapı Çinili Köşk müzesinde en başarılı örneklerini görürüz.
16.Yüzyıl Şam Tipi İznik Çinileri
Beyaz, iyi kalite çini hamurlu ve şeffaf sır altına mavi, firuze, zeyti yeşili, leylak renk bezemeli bir grup çini ve seramik,eski yayınlarda “Şam işi” olarak tanıtılır. Bunun nedeni 16.yüzyıl ikinci yarısında Şam’daki çeşitli eserlerde benzer çinilerin görülmesiydi. Şam tipi İznik çini ve seramiklerinde Çin etkili krizantem, lotus, şakayik çicekleri, bulut motifleri, üç toplar, klasik Osmanlı Sanatının lale, karanfil, sümbül, bahar dalları, kıvrık yaprakları ile birlikte işlenir.
1526 ‘da Suriye’nin Osmanlılar tarafından alınmasıyla buradaki Osmanlı yapılarını süslemek için yeni bir Çini alanı açılır. İslam dünyasının ünlü ziyaret yeri Kudüs’teki Kubbet üs – Sahra'da , bu devirde (1552) İznik çinileriyle tamir edilir.
16.yy. İkinci Yarısı-17.yy. İznik ve Kütahya Kırmızılı Sıraltı Tekniğinde Çiniler
Kırmızılı çiniler Osmanlı devri seramiklerinin en fazla ilgi gören örnekleridir. Eski yayınlarda yanlış olarak Rodos veya Lindoş işi olarak isimlendirilen bu çinilerde yedi renk kullanılabilir. Özellikle mercan kırmızısı, hafif kabartmalı boyama ile ün yaparak bütün dünya müze ve kolleksiyonlarında nefis örnekleriyle yer alır. Çinilere adını veren mercan kırmızısı 17.yüzyılda giderek soluklaşmaya başlar ve yüzyılın sonunda yok olur. Kırmızı yanı sıra kullanılan renkler mavi, lacivert, firuze, siyah, beyaz, yeşil ve mordur.
Kırmızılı gruptan çok bol kullanma seramiği de yapılmıştır. Karanfil, lale, gül goncası, sümbül, menekşe, şakayık, nar çicekleri, bahar dalları, elma ve sedir ağaçları, üzüm salkımları, sarmaşıklar, rumiler, uzun kıvrık ve dişli yapraklar, karışık çicek buketleri, vazolar, kandiller, iri sülüs yazı kompozisyonları, kuşlar ve hayvanlar bu çinileri çok değişik düzenlemelerle olağan üstü zengin bir görünüme kavuşturur. Bu desenlerin yanı sıra Uzak Doğu etkili çin temani, üç top, bulut, pul, ejder, krizantem, lotus, kaya motifleri, ilginç bir karma oluşturur. İç duvarlar, mihraplar, destekler, pencere alınlıkları, kemerler, son cemaatler çok etkileyici bir şekilde bu çinilerle donanır. İstanbul Süleymaniye (1557), Rüstem Paşa (1561), Sokollu Mehmet Paşa(1571), İvaz Efendi(1575) camileri 3.Murat (Ayasofya Külliyesi), 3.Murat Türbeleri ve Topkapı Sarayı kırmızılı İznik çinilerinin başarılı örneklerini barındırır.
17.Yüzyıl Sonu – 18. Yüzyıl Kütahya Çinileri
Kütahya İznikle kıyaslandığında daima ikinci merkez olmak durumunda kalmıştır.18.Yüzylda İznik çiniciliğinin ekonomik nedenlerle çöküşü Kütahya’ya yeni bir şans kazandırmıştır.Çiniçilik geleneğini sürdürmeye gayret eden atölyelerin batı etkileriyle değişen modaya rağmen, daha kısıtlanan gereksinimi karşıladılkarını görürüz. Günümüze kadar sürdürülen Kütahya Çiniciliği hiçbir zaman 16-17.yüzyıl örneklerinin düzeyine varamaz. Eskinin canlı renkleri yerini soluk, karışık, cansız renklere bırakır. Bezeme tek düzey yaratıcılıktan yoksun şekillerin tekrarlanmasıyla olur. Özellikle içi çicekli madalyonlar ufak, hareketsiz kompozisyonlu çiçeklerden oluşan buketler, sıra sıra serviler işlenir.
Çini hamuru daha kabadır, sır kalitesi düşüktür. Birbirine karışan renklerle bezeme genelde üstün körü yapılmıştır. Bu kötü kalite çinilerinin yanı sıra, 17-18.yüzyıldan Kabe ve Medine tasvirli bir Kütahya Çini ve Seramik grubu vardır. Bu tip çinilerin 17.yüzyılda İznik’te ve 18.yüzyılda İstanbul’da Tekfur sarayı atölyelerinde de yapılan örnelkeri de vardır. Bugün sayısı 35 civarında olan Kabeli çini pano bilinmektedir. Örnekler çeşitli camilerde, müze ve özel koleksiyonlarda bulunmaktadır. Topkapı Sarayı Harem Bölümü'nde, Türk İslam Eserleri Müzesi'nde çeşitli Kabe ve Medine tasvrli çini pano görürüz.İstanbul Çinili Köşk’te, Ayasofya da, Londra Victoria ve Albert, Atina Benaki, Kahire İslam Eserleri, Bursa ve Doğu Berlin İslam Sanatı müzelerinde kabeli çinileri bulunur.İstanbul'da Solak Sinan, Rüstem Paşa, Yeni Valide, Kastamonu’da Küre Hoca Paşa, Niğde'de ve Kütahya Ulucamilerde benzer sekilde kabeli ciniler yer alır.
Kütahya çinilerinin 18.yüzyılda özellikle kiliseler için Ermeni ustalar tarafından yapılan Hıristiyani motiflerle süslü çok ilginç bir grubu vardır. Bu tip çiniler Anadolu’da çeşitli kiliselerde yer almaktaydı. Bugün halen bir çok örneğine rastlanan bu tip çinilerin en ünlüsü Kudüs’te ST.James Ermeni Katedrali'dir. Bu çiniler üzerinde yer alan kitabeler çoğunun 1719 çivarında yapıldığını gösterir: Ermeni ustaların dini yapılar için imal ettikleri çinilerde melek, haç, aziz figürleri ve İncil ve Tevrat’dan ayrı konular işlenir. Çoğunda Ermenice veya Yunanca kitabeler vardır. Bu tip çiniler 18.yüzyıl Kütahya imalatının İznik geleneğini sürdüren kötü örnekleri yanında daha iyi kaliteleriyle dikkati çekerler.
Anadolu seramik sanatıında 18.yüzyıldan sonra Kütahya’nın da önemini kaybetmesiyle, 19.yüzyılda Çanakkale ile yeni bir merkez gelişir çok ilginç kullanma seramikleri veren ve 20.yüzyıl başına kadar önemini sürdüren Çanakkale’de bugüne kadar çini bulunmamıştır.
18.Yüzyıl Tekfur Sarayı Çinileri
18.yüzyıl başında İznik çini tezgahlarının İstanbul’da Tekfur Sarayı Atölyelerinde yeniden canlandırılmaya çalışıldığı bilinir. Eyüp’te cezeri Kasım Paşa Caminin mihrabında burada yapılan çiniler görülür (1724). Genelde İznik ve Kütahya çinilerinin geleneğini sürdüren Tekfur Sarayı örnekleri kirli, lekeli ve yeşilimsi şeffaf sırlıdır. Bezeme sır altına soluk kırmızı, mavi, lacivert, firuze, yeşil, kahverengi ve sarı renklidir. Desenler siyah bir konturla sınırlanır. Bu çiniler 25cm karolar halinde Kütahya ve İznik çinilerinden biraz daha büyüktür. Bu örneklerde batı etkili, barok karakterli çiçek motiflerinede rastlanır. Kabe tasfirinin üç boyutlu daha gelişmiş bir persfektifle canlandırılarak Hekim Oğlu Ali Paşa ve Cezeri Kasım Paşa Camilerinde var olduğunu görürüz.
Tekfur sarayı atölyeleri çok kısa ömürlü olur.Bunların kurucusu olan Sadrazam Damat İbrahim Paşanın ölümünden sonra sürratle dağılırlar.Eyüp Sultan Türbesinde, Kaptan Paşa (1727), Cezeri Kasım Paşa(1725) Camii ve Topkapı Sarayının çeşitli bölümlerinde Tekfur Sarayının ilginç örneklerini buluruz.
DESENLER
Süsleme sanatı bulunduğu halkın kültüründen ve sosyal hayatından doğup gelişerek, doğduğu topluluğun gelenek - göreneklerini yansıtarak, zevk düşünce ve inançlarını en özlü ve ölümsüz ifadelerle gelecek nesillere aktarır.
İslam medeniyeti içinde yüce bir mevkide bulunan Türkler sanat dünyasında bir taraftan sadelik içinde güzeli ararken, diğer taraftan yaratılmıştan Yaradan’a ulaşmak istemiş, bunun için tabiatın ölçülerine ve temel çizgilerine sadık kalarak teferruatı atmıştır. Modelini kendi görüşüne göre çizerken esaslara sadık kalması, Yaradan’a olan bağlılık, edep ve hayranlık duygularından kaynaklanır. Böylece hem modeli kopya etmemiş hem de kendi yorumunu katmıştır.
Türkler tezyini(süsleme) sanatlara imza atarken, modellerini gerçekçi bir bakışla tabiattan almışlar, belli başlı esas çizgileri koruyarak detayı atmışlar, kendi zevk ve görüşlerine göre çizmişlerdir. Stilizasyaon veya üsluplaştırma adı verilen bu yolun sanat dünyasında bir dönüm noktası olduğu ve klasik motiflerin bu metodla ortaya çıktığı söylenebilir.
Desenlerin etrafını çevreleyen siyah bir kontur renklerin akmasını önler. Karanfil, lale, papatya, sümbül, gül, menekşe, zambak, nar çiçeği, erik çiçeği, asma, servilerle çok zengin dekorları sonsuz bir bahar havası verirken, hançer biçiminde, saz denilen iri yeşil yapraklar, tabaklarda kaya ve dalga denilen kısa bordürler bu dekorlara karakteristik bir ifade verir. Çintemani, bulut, balık pulu motifleri, çiçekli madalyonlar, yelkenliler tabaklar üzernde üzüm salkımları ve asma yaprakları, çicekler arasında çeşitli hayvan figürleri ve kompozisyonlar görülür.
Çini de genellikle bitkisel kompozisyonlar hakimdir. Geometrik nesneli, hayvan figürlü kompozisyonlar az yapılmıştır. İnsan figürü ise Milet tipi seramik parçasında görülmektedir ki bilinen tek örnek olup, kalın kaşlı, çekik gözlü örtülü kadın figürü Selçuklu çini ve seramiklerindeki insan figürleriyle benzerlik göstermektedir.
Mavi-Beyaz
Sadece mavi rengin hakim olduğu sır altı boyama tekniğinde bezemenin yapıldığı çiniler üslüplarına göre çeşitli gruplara ayrılır.
Baba Nakkaş Uslübu
Fatih Sultan Mehmet ilgi duyduğu alanlar çok geniş bir sanat hamisiydi ve bu döneminde ilk saray üslubu çeşitli küçük sanatlara aktarılmış saray baş nakkaşı “Baba Nakkaş Üslubu" da işte o zaman doğmuştu.
Bu grupta ki seramikler motiflerin dış hatlarının ince çizgilerle belirlendiği ince konturlu boyama üslubunda boyanmıştır. Bezeme beyaz zemin üzerine mavi ile yapıldığı gibi tam ters uygulama ile zemin mavi boyanarak motif beyaz bırakılmıştır. Baba Nakkaş seramiklerde kullanılan motifler arasında, çicek,yaprak, kıvrık dallardan oluşan bitkisel daire ve karelerden oluşan geometrik bezeme motifleri yer almaktadır.
Bursa Yeşil Camii ve Türbesi (1424)
Bursa Şehzade Ahmet Türbesi ( 1429)
Edirne Muradiye Camii (1435)
Mavi-Beyaz Üslubu
Bu grupta ki seramiklerde, kontursuz ve konturlu boyama olmak üzere farklı iki uslup görülmektedir. Mavi beyaz üslüpta ki seramiklerin bezemesinde üzüm salkımları, çeşitli çicekler, çiçek rozet, yapraklar, kıvrık dallardan oluşan bitkisel daire, kare, zig zag, helezon, dikey hatlardan oluşan geometrik, çin bulutu mermer taklidi vazo, madolyon, agraf, dalga çizgi kaya gibi nesneli bezeme motifleri ve yazı kullanılmıştır.
Spiral Kıvrı Dal(Haliç İşi)Üslubu
Yazıya benzer ince spiral kıvrık dallar, çok küçük yaprak ve çiçeklerle dekorlu “Haliç İşi” Baba Nakkaş’dan esinlenerek doğmuşdur. Spiral kıvrık dallı seramiklerde çiçek demetleri, yaprak, kıvrık dallardan oluşan bitkisel, daire, helezon ve zigzaglardan oluşan geometrik, kanca gibi nesneli bezer motifleri yer almaktadır. Sultan II.Bayezid dönemi mavi beazlarında ise “düğüm” ve “bulut" şeritleri ortaya çıkar.
Grimsi Mavi Boyalı
Beyaz hamurlu, bezemeli ve sırlı mavi beyaz seramikler arasında yer alan bu grubun en belirgin özelliği bezemede, grimsi mavi kullanılmasıdır. Kendilerine özgü renk, motif ve bezeme üslubuna sahiptirler.
Şah Kulu Üslubu
Sultan I. Selim’in Tebrizden 16'sı nakkaş 38 sanatçıyı getirmesi seramik dahil tüm Osmanlı sanatlarının kapılarını yeni etkilere ve fikirlere açmasına neden olmuştur.
Şah Kulu aslen Bağdat’lı olup sürgün olarak Tebriz’den Amasya’ya gelmiş, 1520 lerde İstanbul’a gelerek Ehl-i Hiref örgütünde görev almıştır. Şah Kulu’nun Osmanlı sarayında baş nakkaş olmasıyla yeni bir yorumla Osmanlı bezeme sanatının en önemli üslubu doğmuştur. Şah Kulu’nun Saz Üslubu'nda kağıt üzerine siyah mürekkeple yapmış olduğu desenle albümde toplanmıştır. Bu albümlerde saz üslubunun kendine özgü ana hareketi veren kalın tek çizgi çekme tekniğinde zümrüdüanka kuşu, ki’lin, ejderha, sülün, turna, hayvan mücadelesi peri hançer yaprakları ve Uzak doğu kökenli hatayi desenler yer almaktadır. Saz üslubu 16.yy boyunca çini ve seramiklerin yanı sıraray halılarına, kumaşlara, kitap sanatına da uygulanmıştır. Topkapı Sarayı Sünnet Odası dış kaplama çini panoları, Rüstem Paşa Camii(1561), Kılıç Ali Paşa Camii (1585)
Saz üslubunu hakim olduğu bu dönemde bazı motifler de bezeme dünyasına katılır. Üç yuvarlak top ile kaplan postu veya şimşek denilen bu motifler ayrı ayrı veya birlikte(Çintemani) süslemelerde yer almışlardır.Bu motiflerde çini, ahşap,kumaş, halı ve bunun gibi bir çok alanda güçlülük simgesi olarak çok yaygın biçimde kullanılmıştır.
Musli Grubu
Üç renkli seramiklerin en önemli ve ünlü örneği British Museum’daki Kubbet-üs Sahra’dan gelen (1549) tarihli kandildir.
1540’larda diğer üslupların dışlanmasıyla bitkisel üslupda Şam işi denen bir bezemenin benimsenmesi görülmüştür. Bu dönem seramiklerde ağaçlı örneklerin yanı sıra desenlerde, naturalist, karışık ve saz üslubunda olmak üzere çok çeşitli bezemeler vardır. Çok renkli seramiklere göre zengin ve çeşitli bezeme dünyasına sahiptir. Ceviz yeşili, mor gibi renklerde narlı, enginarlı, ağaçlı tabaklarda boca kullanılmıştır. Üç renkli seramiklerle Osmanlı seramik sanatında artık çok renkli seramik üretimine geçilmiştir.
Kara Memi (Naturalist Üslup)
Karamemi, Şah Kulu’nun şakirdi olup daha sonra 1557’de baş nakkaş olmuştur. Karamemi doğal büyüklükte, tam açmış çicekleri bir araya toplayarak bir çim demeti içinden çıkar biçimde ele almıştır. Karamemi üslubu Osmanlı sanatında Çin ve İran-İslam geleneklerinden bağımsız gelişen, nakkaşhanedeki Türk sanatçıların ortaya koyması bakımından önemli bir üsluptur.
Bilindiği gibi mavi beayaz çin, saz üslubu İran kökenli, natüralist üslup ise Osmanlı sarayında gelişen üslup olmuştur.
Doğada var olan çiçekler gözlemci bir yaklaşımla gerçeğe yorgun yapılmış, çok stilize edilip sadeleştirilmelerine rağmen, çiçeğin ana özelliği kaybedilmeden doğal haliyle verilmiştir. Karamemi döneminde ki desenler, yeni bitkisel üslup, servi ağacı, lale, çiçek açmış bahar dalı, başak demeti üslubu , soyut üslup, bitkisel simetri, bitkisel bezeme, kaya motifi, çiçek saksısı, lotus kıvrımı, dalga şeriti, gemi tasviri, s biçimli bulut motifi, hayvan üslubu (tavus kuşu, ejderha, aslan, boğa, köpek, geğik, tavşan, ördek, maymun, mitolojik hayvanlar, av sahnesi)
Serbest Fırça
18.yüzyılda Kütahya’da kuvvetli bir üslupla serbestçe fırça işi çok sevimli modern anlayışlı farklı bir seramik sanatı gelişir. Sert beyaz hamurlu, sıraltı tekniğinde yapılan bu seramikler, fincan, zarf, kase, hokka ve matara, kapaklı ibrik, kupa, kandil, sürahi, süs topuzları gibi zarif küçük boy seramikler klasik seramiklerden farklı mahalli bir sanat karakteri taşır. Kütahya’da bu yeni üslupta bir grup seramikler kliselere vakfedilmek üzere İncil ve Tevrat’dan alınma sahneler, kerublar, melekler, azizler ve haç figürleri ile Ermenice kitabeli olarak bol sayıda yapılır.